Erbaş & Şahin | Erbaş & Şahin Hukuk Bürosu https://www.erbassahin.av.tr Wed, 14 Oct 2020 15:00:03 +0000 tr hourly 1 https://www.erbassahin.av.tr/wp-content/uploads/2020/10/avukatfav-1.png Erbaş & Şahin | Erbaş & Şahin Hukuk Bürosu https://www.erbassahin.av.tr 32 32 Davalar ve Avukatlara Noterden Verilen Vekaletname https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/ https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/#respond Tue, 06 Oct 2020 13:50:32 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1687

Bir kişinin diğer bir kişiyi kendi adına hareket edebilmesi için yazılı şekilde yetkilendirmesine vekâletname adı verilir. Bu vekâlet genel olabileceği gibi sınırlı da olabilir. Ayrıca süre açısından da sınırlandırabilir. Vekâletin gerekli olduğu bir takım durumlar vardır. Bunlardan birisi de kişinin avukatına vekâletname çıkartmasıdır.

Kişilerin avukat tutması için gerekli şartlardan ilki avukatla karşılıklı olarak bir sözleşme imzalaması olur. Bu aşama tamamlandıktan sonra noter aracılığıyla bir vekâletname çıkartılabilir.

Toplamda iki çeşit vekâlet bulunmaktadır. Bunlardan birisi şahsi vekâlet, diğeri de avukat vekâletidir. Avukat vekâleti eğer yurtiçinde çıkartılacaksa noter huzurunda yapılması gereken bir işlemdir. Yurtdışında bulunan vatandaşlar konsolosluk aracılığı ile bu işlemi yapabilirler. Çünkü konsolosluktan çıkartılacak vekâlet noterle aynı değeri taşımaktadır.

Kişi avukatına vekâlet vereceği zaman avukatın adı, soyadı ve T.C. kimlik numarasını belirtmesi gerekir. Bunun haricinde vekâleti verecek olan kişinin nüfus cüzdanı yeterli olacaktır. Boşanma davalarında farklı belgelere de ihtiyaç duyulmaktadır.

Vekâletin geçerli olması için kişi eğer boşanma davasında vekâlet verecekse, bunu kesinlikle notere belirtmesi gerekir. Bu belgelerin yanı sıra kişiden vesikalık fotoğraf istenecektir. Ayrıca işlemi yapabilmek için T.C. numarası yazan nüfus cüzdanı yerine varsa ehliyet kullanmak da mümkündür.

Eğer avukata bir vekâlet verilmişse, bu belge istenildiği takdirde kişi tarafından geri alınabilir. Ancak bunun için yapılması gereken işlem yine noter aracılığıyla olacaktır. Kişinin noterden bir azil belgesi düzenletmesi gerekmektedir.

Noter tarafından hazırlanmış ve tasdik edilmiş olan vekâletnameler eğer yurtiçinde kullanılacaksa başka bir onay veya işleme gerek yoktur. Eğer Türkiye’de hazırlanıp, yurtdışında kullanılacaksa ek olarak apostil işlemine gerek duyulur. Bu işlem belgenin diğer ülkelerde de geçerli olması için önemlidir. Aksi takdirde vekâletnamenin yurtdışında hiçbir hükmü olmaz.

Apostil işlemi noter tarafından vekâletname çıkartıldıktan sonra Türkiye makamları ya da yabancı konsolosluklar tarafından yapılabilir. Bu işlemi idari belgelerde vali, vali yardımcısı veya kaymakam yapabilir. Ağır ceza belgelerinin apostil işlemi ise Adli Kurul Başkanlıkları tarafından yapılmaktadır.

Vekâletnamenin yurtdışında kullanılacağı notere bildirilirse, apostil için noter tarafından hangi makama başvurulması gerektiği kişilere bildirilir.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/feed/ 0
Arabuluculuk Yolu İle Çözüme Kavuşturulacak Uyuşmazlık Konuları Artıyor! https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/ https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/#respond Tue, 06 Oct 2020 09:43:33 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1633

1. Tüketici Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Dava Şartı Haline Geldi.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’u (‘’HUAK’’)  ; üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek özel hukuk uyuşmazlıklarında, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturulabilmesinin mümkün olduğu düzenlemiştir. Bu bağlamda ; önce İş Hukuk’u uyuşmazlıkları ; sonrasında  01.01.2019 tarihi itibariyle Ticaret Hukuku’ndan doğan uyuşmazlıklarda arabuluculuk dava şartı haline gelmiştir.

Bir süredir yasalaşmasını beklediğimiz tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk kurumu ise ; 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren, 28.07.2020 tarihli 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’u ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile dava şartı haline getirilmiştir. Bu bağlamda 28.07.2020 tarihinden itibaren Tüketici Mahkemeleri’nde açılacak olan davalarda arabuluculuk kurumuna başvuru zorunludur.

2. Tüketici Uyuşmazlıklarının Arabuluculuk Yolu İle Çözümü Hangi Avantajları Sağlayacak?

Yargılama sürelerinin uzun sürmesi, yargının iş yükünün hafifletilmesi gibi temel nedenlerin yanında yargı dışı olarak sayılan ve alternatif çözüm yolu olarak adlandırılan arabuluculuk kurumu, daha ucuz daha kısa süreli ve taraflar arasındaki ilişkilerin devamını sağlayabilecek bir zemin hazırladığı için dostane ve barışçıldır.

Özellikle sosyal ve ekonomik olarak pandemi sürecinin etkilerinin önemli ölçüde hissedildiği bugünlerde yargısal faaliyetlerin bir kısmı uzun süre ertelendiği için, adliyelelerdeki ve diğer yargı mercilerindeki iş yükü fazlalaşmıştır. Bunun yanı sıra, bu sürecin içinde hem maddi hem de manevi olarak zedelenen tarafların bir de yargısal olarak içinde oldukları veya olacakları süreçlerin zorlayıcılığı taraflar açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

Tüketici uyuşmazlıklarında ise arabuluculuk sürecinin tüketiciler için tamamen ücretsiz olması ve tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücretinin ise arabuluculuk sürecinin anlaşma veya anlaşmama ile sonuçlanmasından bağımsız olarak Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olması önemli bir avantaj sağlayacaktır.

3. Tüketici Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuğun Kapsamında Neler Var?

Tüketici uyuşmazlıklarına ilişkin dava şartı arabuluculuk düzenlemesinde ; Tüketici Hakem Heyetleri’nin görevi kapsamında olan, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından kaynaklanan uyuşmazlıklar dışında kalan ve doğrudan Tüketici Mahkemeleri’nde açılan davalar, zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır.

Ancak eğer tüketiciler, Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmadan tüketici işlemleri ile ilgili icra takibi başlatmışsa, bu takdirde açılacak olan itirazın iptali davaları rakam fark etmeksizin doğrudan Tüketici Mahkemeleri’nde davaya konu olabileceği için dava şartı arabuluculuk kapsamında yer alacaktır.

Bu bağlamda belirtmek isteriz ki tüketici uyuşmazlıklarının tanımı ve tarafları oldukça geniş bir yelpazede yer alır.

Zira Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 3. maddesinde de tüketici işlemi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir :

‘’Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi’’

diye ifade edilmiştir.

Bu geniş tanımlama dolayısıyla da Tüketici Mahkemeleri’nin iş yükü gün geçtikçe artmaktadır. İş yükünün artması da  yargılama sürelerinin uzamasına sebep olmaktadır. Tüketici Mahkemeleri’nde görülmekte olan davaların 3 ile 8 sene aralığında görülmesi söz konusudur. Arabuluculuk kurumu ile taraflar aralarındaki uyuşmazlığı 2 ile 8 hafta aralığında çözüme kavuşturabilme imkanına sahiptir.

4. Arabuluculuk Görüşmelerinde Her İki Tarafında Menfaati Gözetilecek.

Her biri ayrı bir uzmanlık konusu oluşturmaya elverişli tüketici uyuşmazlıklarının uzmanlık alanlarına göre belirlenerek dava şartı arabuluculuk yolu ile çözülmesi ise uyuşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesinin önünü açacaktır.  Bunun yanı sıra  arabuluculuk müzakere süreci yürütülürken, tarafların uzman görüşüne ihtiyaç duyması halinde arabulucu, konu ile ilgili uzmanları müzakere sürecine katma serbestisine de sahiptir.

Tüm bunların yanı sıra  arabuluculuk kurumunun en önemli özelliği  gizlilik esasının korunmasıdır. Pek çok uyuşmazlıkta söz konusu olduğu gibi tüketici uyuşmazlıklarında da gizlilik unsuru ön plandadır. Nasıl ki  ticari bir uyuşmazlıkta taraflar, aralarındaki ticari ilişkiye dair birtakım hususların gizli kalması amacıyla arabuluculuk yoluna başvuruyor ise hasta ile hekim arasında söz konusu olabilecek bir tıbbi malpraktis davasında da  gerek hastanın sırları gerekse de hekimin ve çalıştığı kurumun mesleki itibarı önem arz edecektir ve taraflar arabuluculuk kurumu ile gizlilik esası korunarak uyuşmazlıklarını çözüme kavuşturabilecektir.

Ayrıca arabuluculuk süreci yürütülürken emredici hükümlerle bağlı olunmadığı gibi taraflar kendi menfaatlerine ve ihtiyaçlarına uygun olarak başka bir çözüm yolu üretme imkanına dahi sahip olabileceklerdir. Bu aşamada taraf vekillerinin de üstleneceği roller önem arz edecektir. Bu sebeple taraf vekilleri, arabuluculuk müzakereleri yürütülürken müvekkillerinin taleplerini doğru bir şekilde masaya yatırmalı ve ayrıca arabulucu ile müzakereler sürecinde iletişim halinde kalmalıdır.

5. Tüketici Uyuşmazlıkları Bağlamında Malpraktis Davaları:

Tüketici uyuşmazlıklarının da dava şartı haline gelmesinin ardından yukarıda da belirttiğimiz üzere, Tüketici Mahkemeleri’nde görülecek olan tüm davalar dava şartı arabuluculuk kapsamındadır. Bu vesileyle özellikle sağlık hukuku alanında önem arz eden ‘’tıbbi malpraktis uyuşmazlıkları’’ da dava şartı arabuluculuk kapsamında değerlendirilecektir. Tıbbi malpraktis davalarınının konusunu  başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının belli sebepler sonucunda ortaya çıkan uygulama hatası olarak tanımlayabiliriz. İlgili davaların  büyük bir kısmı ise  Tüketici Mahkemeleri’nde görülmekte olup yukarıda da değindiğimiz sebepler dolayısıyla oldukça uzun bir yargılama süreci sonrasında çözüme kavuşmaktadır.

Ancak konu sağlık olduğunda tarafların sadece maddi değil manevi çıkarları da oldukça önemlidir ve bu tip davalarda sonuç ne olursa olsun ; bazen taraflar içsel olarak huzura kavuşamayacaktır. Bu durumda tarafların kendi çözümlerini üretme imkanı bulduğu, yüz yüze görüşebildiği, gizlilik esasının korunduğu ve bağımsız ve tarafsız arabulucular tarafından tamamen iradi olarak yürütülen arabuluculuk kurumu ile menfaatlerine daha uygun sonuçlar elde edebilecekleri aşikardır.

Özellikle içinden geçmekte olduğumuz salgın günlerinde ; Sağlık Hukuk’u açısından da uyuşmazlıkların ortaya çıkacağını öngörmekteyiz. Bu nedenle arabuluculuk yolunun sadece dava şartı olarak değil ; ihtiyari olarak da  uygulanabilmesininin söz konusu olduğunu hatırlatmak önem arz etmektedir.

6. Sonuç:

Arabuluculuk kurumu, gerek İş Hukuk’u gerekse Ticaret Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklarda dava şartı olarak yasalaşmasının ardından başarılı sonuçlar elde etmiştir ve bu başarılar her geçen gün artmaktadır. Bu vesileyle Tüketici Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklarda da, dava şartı arabuluculuk ile yukarıda belirttiğimiz esaslar çerçevesinde başarılar elde edileceğini öngörmekteyiz.

Bunun yanı sıra ; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’u (‘’HUAK’’) gereğince ; üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek her özel hukuk uyuşmazlığı halihazırda arabuluculuk yoluna uygundur. Bu sebeple ; özellikle içinde olduğumuz süreçte arabuluculuk yolunun pek çok uyuşmazlığın çözümüne çare olabileceğine de inanmaktayız.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/feed/ 0
Yargıtay, Bankaların “karşılıksızdır” İşlemi Yapmak Zorunda Olduğuna Ve “karşılıksızdır” İşlemi Yapılmayan Çekler İçin Ceza Verilemeyeceği Hükmetti https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/ https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/#respond Thu, 01 Oct 2020 08:47:48 +0000 http://wordpresstheme.net/dump/?p=927

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda sayılan (“TTK”) kambiyo senetlerinden poliçe ve bono ile çeki ayıran en önemli husus, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verilmesinin bir suç olarak düzenlenmiş olması ve bu suçun adli para cezası ve hapis cezasına varan yaptırımlara bağlanmasıdır. Buna karşın, banka tarafından çeşitli gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmaması halinde suçun failine ceza verilip verilemeyeceği hususunda, T.C. Bölge Adliye Mahkemeleri’nin muhtelif ceza daireleri tarafından farklı kararlar verilmekteydi.

Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Ceza Daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmesi için uyuşmazlık konusu, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun 23.10.2019 tarihli 2019/111 sayılı kararı Yargıtay’a taşınmıştır. Uyuşmazlık konusu, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2019/35817 Esas sayılı[1] kararında (“Karar”) incelenmiş olup Karar’da aşağıdaki iki ana hususun çözümlenmesi amaçlanmış ve bu hususlar hakkında Yargıtay 19. Ceza Dairesi aşağıdaki şekilde karar vermiştir:

1. Kanuni süresi içerisinde bankaya ibraz edilmiş bir çekin banka tarafından incelenme sınırı ve ibraz anında çekin karşılığının bulunmaması halinde banka tarafından çek üzerine “karşılıksızdır” işlemi yapılmasının zorunluluğu

Karar’da “karşılıksızdır” işleminin yapılmaması halinde ceza verilip verilemeyeceği hususundan önce bankalar tarafından “karşılıksızdır” işlemi yapılmasının zorunluluğu üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda Yargıtay, kanuni ibraz süresinde ibraz edilen çekler hakkında, muhatap bankalar tarafından; “mahkemece verilen ödemeden men ve benzeri tedbir kararları olduğu”, “savcılık tarafından hesaba bloke konulduğu veya çek bedelinin ödenmesinin yasaklandığı”, “keşidecinin imzasının banka kayıtlarında mevcut imza ile uyuşmadığı” ya da “çek üzerindeki imzanın müşterinin imzasına benzemediği veya çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gibi gerekçelerle karşılıksızdır işlemi yapılıp yapılamayacağını değerlendirmiştir.

Yapılan değerlendirme neticesinde Karar’da;

  • TTK ve Çek Kanunu gereğince, muhatap bankanın; ibraz edilen çek üzerinde sadece varsa ciro silsilesinin düzenli olup olmadığı, çekin sahteliği ve tahrif edilip edilmediği hususları ile sınırlı bir inceleme yapabileceğine,
  • Yukarıda sayılı haller hariç olmak üzere hamilin talebi üzerine muhatap bankanın, Çek Kanunu’nun 3. maddesi çerçevesinde karşılığı olmayan çeke “karşılıksızdır” işlemi yapmak zorunda olduğuna,
  • Muhatap bankanın, kendisine ibraz edilen çeki düzenleyenin imzası üzerinde sadece ıslak bir imza olup olmadığına dair bir inceleme yapabileceği, bunun dışında “çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı” veya “çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gibi gerekçelerle, karşılığı olan bir çeki ödemekten veya karşılığı olmayan çek hakkında “karşılıksızdır” işlemi yapma zorunluluğundan imtina edemeyeceğine,
  • Aynı şekilde çek üzerinde yargı organlarınca verilen tedbir kararı olması durumunda da yargı organlarının çek üzerinde “karşılıksızdır” işlemi yapılmaması yönünde karar veremeyeceğinden muhatap bankanın bu hallerde de “karşılıksızdır” işlemi yapmak zorunda olduğunu, ancak bankanın kanuni veya kazai bir sebeple ödeme yapılmadığını çek üzerine şerh düşebileceğine,
  • Bu açıklamalara aykırı olarak muhatap bankanın, hamilin ibraz ettiği ve kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çek üzerinde karşılıksızdır işlemini yapmaması halinde, bu işlemi yapmayan banka görevlisinin, şikayet üzerine Çek Kanunu’nun 7/(4). maddesi gereğince bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağına

hükmedilmiştir.

Özetle, bankalar; kendisine ibraz edilen çekler üzerine “karşılıksızdır” işlemi yaparken çekte yer alan imzayı incelemeyeceği gibi sahtelik, tahrifat ya da ciro silsilesindeki kopukluk halleri hariç çek “karşılıksızdır” işlemi yapmaktan imtina edemezler ve buna aykırı olarak bu işlemi yapmayan banka görevlisinin, Çek Kanunu’nun 7/(4). maddesi gereğince bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilebilir.

2. Bankanın herhangi bir nedenle “karşılıksızdır” işlemi yapmaması durumunda “karşılıksızdır işlemine sebebiyet verme” suçundan ceza verilip verilemeyeceği

Karar’da; Çek Kanunu’nun 5/(1). maddesinde düzenlenen “çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunun işlenmesi için maddi unsur olan fiilin, çekin karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme yönündeki davranış olduğu, 5941 sayılı Kanun’un 3. maddesi çerçevesinde, muhatap banka ve alacaklı tarafından birlikte yapılacak “karşılıksızdır” işleminin, suç oluşturan fiilin neticesini oluşturduğu değerlendirilmiştir.

Bu nedenle, Karar’da “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunda, “karşılıksızdır” işlemi suç oluşturan fiilin neticesi olarak kabul edildiğinden çek üzerinde Çek Kanun’un 3. maddesindeki usule uygun olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan açılan kamu davalarında, sanık hakkında “beraat” hükmü verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

SONUÇ

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin bahsi geçen kararı uyarınca; (i) çekin kanuni süresinde yetkili hamil tarafından bankaya ibrazında, muhatap banka tarafından çek üzerinde yapılacak inceleme, TTK ve Çek Kanunu’nda yazılı hususlarla sınırlı olması; (ii) muhatap banka tarafından çek hesabında yeterli karşılık varsa, çek bedelinin hamile ödenmesi ve (iii) çek hesabında yeterli karşılık bulunmuyorsa, bu durumda yetkili hamilin talebi üzerine çekin arkasına yazılmak suretiyle “karşılıksızdır” işlemi yapılması zorunlu olup bu işlemleri yapmayan banka görevlisi hakkında Çek Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca şikayette bulunulabilir. Bununla birlikte, banka tarafından ileri sürülen değişik gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmamışsa, çek hesabında yeterli karşılığı bulundurmakla yükümlü kişinin “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan dolayı cezalandırılmasının mümkün değildir.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/feed/ 0