avukat | Erbaş & Şahin Hukuk Bürosu https://www.erbassahin.av.tr Mon, 07 Mar 2022 09:06:50 +0000 tr hourly 1 https://www.erbassahin.av.tr/wp-content/uploads/2020/10/avukatfav-1.png avukat | Erbaş & Şahin Hukuk Bürosu https://www.erbassahin.av.tr 32 32 TRAFİK KAZALARINDA DEĞER KAYBI! https://www.erbassahin.av.tr/trafik-kazalarinda-deger-kaybi/ https://www.erbassahin.av.tr/trafik-kazalarinda-deger-kaybi/#respond Mon, 07 Mar 2022 09:06:45 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1849 DEĞER KAYBI; ARACINIZDA MEYDANA GELEN KAZA SONRASINDA ARACINIZDA OLUŞAN PARÇA DEĞİŞİMİ VEYA PARÇA BOYANMASI VE SAİR İŞLEMLER SONRASINDA ARACINIZIN GÜNCEL DEĞERİNDE YAŞANAN DÜŞÜŞTÜR.

BU DÜŞÜŞ MİKTARI YANİ DEĞER KAYBI KAZADA EĞER SİZ KUSURLU TARAF DEĞİLSENİZ DİĞER TARAF VE SİGORTA ŞİRKETİNE DAVA AÇILIP ONLARDAN TAHSİL EDİLMEKTEDİR.

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE ARACINIZ DEĞER KAYBETTİYSE BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEREK ARACINIZDA OLUŞAN DEĞER KAYBI MİKTARINI YASAL FAİZİYLE BİRLİKTE ALABİLİRSİNİZ.

İYİ GÜNLER DİLERİZ.

AV.MEHMET ŞAHİN

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/trafik-kazalarinda-deger-kaybi/feed/ 0
DENETİMLİ SERBESTLİK NEDİR? https://www.erbassahin.av.tr/denetimli-serbestlik-nedir/ https://www.erbassahin.av.tr/denetimli-serbestlik-nedir/#respond Fri, 06 Aug 2021 11:49:14 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1824 Denetimli serbestlik, kanun tarafından belirlenmiş olup, kişinin cezasının sosyal hayat içerisinde infazını düzenleyen ceza hukuku kurumudur. İyi halli olan ve cezasının bitmesine 1 yıl veya daha az kalan hükümlünün, cezaevi dışındaki sosyal hayata uyum sağlayabilmesi amacıyla böyle bir uygulama oluşturulmuştur.

Denetimli Serbestlik kurumunun uygulanabilmesi için bir takım şartlar mevcuttur. Bu şartlar;

-Hükümlünün açık cezaevinde olması

-Hükümlünün iyi hal göstermesi

-Koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az zaman kalması

-Hükümlü ve /veya avukatın talebi

-İnfaz hakimi kararı.

Ancak bu şartların varlığında kişi bu durumdan faydalanabilir. Bu kurum kanunda detaylarıyla belirtilmiştir.

Denetimli Serbestlik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105. maddesinde açıklanmıştır.

Kanun metni şu şekildedir Madde 105/a: ” hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitim evinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talebi halinde cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hakimi tarafından karar verilebilir.

Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler. (3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden; (2) a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
(4) (Değişik: 18/6/2014-6545/80 md.) Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası
hapse çevrilen hükümlüler yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden yararlanamazlar.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen
hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;
a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,
b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
d) Belirlenen programlara katılması,


(1) Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak, bu Kanuna 15/8/2016 tarihli ve 671 sayılı KHK ile eklenen Geçici Madde 6’nın hükümlerine bakınız. (2) 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “sakatlık” ibareleri “engellilik” şeklinde değiştirilmiştir. 9250-1 yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir.
(6) Hükümlünün;(1)
a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne beş gün içinde müracaat etmemesi,
b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(7) (Yeniden Düzenleme:14/4/2020-7242/46 md.) Hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı kamu davası açılmış olması hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir. Kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile (…)
(2) ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292. ve 293. maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(9) Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 107. ve 108. maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(10) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/denetimli-serbestlik-nedir/feed/ 0
UZLAŞTIRMA NEDİR? NASIL YAPILIR? https://www.erbassahin.av.tr/uzlastirma-nedir-nasil-yapilir/ https://www.erbassahin.av.tr/uzlastirma-nedir-nasil-yapilir/#respond Mon, 31 May 2021 06:44:02 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1819 CEZA HUKUKUNDA UZLAŞTIRMA TARAFSIZ BİR KİŞİ TARAFINDAN UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜLMESİ İÇİN SUÇUN MAĞDURU İLE FAİLİN İLETİŞİM KURDUĞU SÜREÇTİR.

CEZA MUHAKEMESİ KANUNU 253. MADDE DE DÜZENLENMİŞTİR. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU 253.MADDEDE SAYILAN SUÇLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, ŞÜPHELİ İLE MAĞDUR VEYA SUÇTAN ZARAR GÖRENİN GERÇEK VEYA ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİSİ OLMASI HALİNDE UZLAŞTIRILMA GİRİŞİMİNDE BULUNULUR.

MAĞDURUN SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR BAKIMINDAN AYRICA ÜST SINIRI 3 YILI GEÇMEYEN HAPİS VEYA ADLİ PARA CEZASINI GEREKTİREN SUÇLARDA UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEBİLİR, ŞİKAYETE BAĞLI DEĞİL İSE, UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEBİLMESİ İÇİN, KANUNDA AÇIK HÜKÜM GEREKİR.

CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLARDA, SORUŞTURULMASI VE KOVUŞTURULMASI ŞİKAYETE TABİ OLSA BİLE, UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEMEZ.,

UZLAŞTIRMACI MAĞDUR VE FAİLE ULAŞARAK, UZLAŞMA DURUMUNDAN BAHSEDER. UZLAŞMAK İÇİN TARAFLARDAN GÖRÜŞ İSTER. HER İKİ TARAFINDA KABUL ETTİĞİ HALLERDE UZLAŞMA SAĞLANIR. UZLAŞMA SAĞLANDIKTAN SONRA CEZA DAVASI AÇILMAZ.

UZLAŞMA ESNASINDA TARAFLAR KENDİ ARALARINDA BELİRLEDİĞİ ŞARTLARDA DA ANLAŞABİLİRLER, BU ŞARTLAR HER İKİ TARAFINDA KABUL ETTİĞİ DURUMDA HERHANGİ BİR ENGEL OLUŞTURMAZ. ÖRNEĞİN MAĞDUR OLAN TARAF FAİLDEN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE BAĞIŞTA BULUNULMASINI İSTEYEBİLİR.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/uzlastirma-nedir-nasil-yapilir/feed/ 0
KIDEM TAZMİNATI NEDİR? https://www.erbassahin.av.tr/kidem-tazminati-nedir/ https://www.erbassahin.av.tr/kidem-tazminati-nedir/#respond Fri, 11 Dec 2020 10:14:32 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1761 İşçileri ilgilendiren en önemli konulardan biri de kıdem tazminatıdır. Kıdem tazminatı işine son verilmiş çalışanlar için önemli bir güvencedir. Kıdem tazminatı, İşveren bünyesinde çalışan bir işçinin 4857 sayılı iş kanunu kapsamında iş akdi sonlandırıldığında veya kanunda belirtilen istisnai koşullar sebebiyle (askerlik, evlilik vb.) işten ayrılması durumunda çalıştığı süre boyunca verdikleri emeğin karşılığı olarak işverenden talep edebileceği tazminattır. İşçi çalıştığı her yıl bir maaşı kadar tazminat alır. Fakat işçinin kıdem tazminatını alabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekmektedir.

1)4857 sayılı İş Kanunu’na göre İşçi olmak. Söz konusu kanuna göre iş sözleşmesi ile bir işverenin işyerinde çalışan kişiy işçi denilmektedir. İş sözleşmesinin yazılı veya sözlü yapılmış olması bir önem fark etmemektedir. 4857 sayılı kanunun 14. Maddesinde bu kanun kapsamı dışında kalan işçiler sayılmıştır. Bunlar;

■ Deniz ve hava taşıma işlerinde çalışanlar,

■ 50’den az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde çalışanlar,

■ Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,

■ Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde çalışanlar,

■ Ev hizmetlerinde çalışanlar,

■ Çıraklar,

■ Sporcular,

■ Rehabilite edilenler,

■ Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde çalışanlar.

Yukarıda sayılı olan çalışanlar bu kanun kapsamında işçi sayılmadıkları için kıdem tazminatı almaya hak kazanamazlar.

2) Diğer şartımız ise bir yıl çalışma şartıdır. Aynı işveren kapsamında kesintisiz olarak en az bir yıl çalışmış olan işçiler Kıdem tazminatı almaya hak kazanırlar. Bu bir yıla işçi ve işveren arasında geçen deneme süresi de dahildir.

3) İşçi ve işveren arasında yapılan iş sözleşmesi belirsiz süreli olmalıdır veya belirli süreli iş sözleşmelerinde sözleşmede öngörülen süre bir yıldan fazla ve geçen bir yılın ardından sözleşme süresi dolmadan iş akdi sonlandırılmış ise de işçi kıdem tazminatı alabilir. Fakat belirli süreli iş sözleşmelerinde işçi süre bitiminde kıdem tazminatı talep edemez. 

4) İş akdinin feshinden itibaren 5 yıl geçmemiş olmalıdır. Beş yılın sonunda zamanaşımına uğrayacaktır.

5) İş sözleşmesi işçi tarafından haklı nedenlerle veya işveren tarafından haksız nedenlerle feshedilmiş olmalıdır. 

Yukarıda sayılan şartlara ek olarak aşağıda ki durumlarda da işçi kıdem tazminatına hak kazanır;

■ İşverenin, çalışanın ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış sebepleri haricinde bir nedenle sözleşmesini feshetmesi,

■ Çalışanın, sağlık, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık ya da işin durması vs. nedenlerle sözleşmesini feshetmesi,

■ Askerlik görevi nedeniyle işten ayrılma,

■ Kadınların evlenmesi durumunda (1 sene içinde) işten ayrılması,

■ Emeklilik hakkını kazanıp ya da bu kapsamda yaş dışında 15 yıllık sigortalılık sigortalılık süresi ve 3600 prim gününün doldurulması sebebi ile işten ayrılma,

■ Çalışanın vefat etmesi (yakınlarına ödenir)

Kıdem tazminatının hesaplanması

İşçiye çalıştığı her yıl için 30 günlük brüt ücreti tutarında tazminat ödenir. Tazminat tutarı giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplanılır ve çalışılan yıl ile çarpılarak miktar bulunulur. ( Giydirilmiş brüt ücret; Çalışana verilen aylık çıplak ücrete, ikramiye, prim, yol, yemek, vb. ödemelerin eklenmesiyle bulunan ücrettir.)

Kıdem tazminatı tavan tutarı nedir? 

Sene de iki kere Ocak-Haziran ve Temmuz-Aralık olmak üzere Hazine Maliye bakanlığı tarafından kıdem tazminatı tavan tutarı belirlenir. 2020 yılında ilk yarıda belirlenen tutar 6130 TL ilken ikinci yarı da 7117 TL olmuştur. Yani işçi bu tutarların üzerinde bir miktarda maaş alıyorsa  kıdem tazminatının belirleneceği aylık ücret 2020 Temmuz-Aralık ayı için en fazla 7.117 TL üzerinden hesaplanabilir.

STJ.AV. DİLARA KARACA

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/kidem-tazminati-nedir/feed/ 0
Boşanma Davası ve Türleri https://www.erbassahin.av.tr/bosanma-davalarinin-turleri/ https://www.erbassahin.av.tr/bosanma-davalarinin-turleri/#respond Wed, 14 Oct 2020 12:54:52 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1717

Boşanma davaları, aile mahkemelerinde diğer özel hukuk davalarından ayrı bir usul uygulanarak yürütülen bir dava türüdür.

Boşanma davası aile mahkemesinde açılabilmektedir. Eğer yaşanılan yerde aile mahkemesi yok ise, mevcut asliye hukuk mahkemesi dosyaya aile mahkemesi sıfatıyla bakar ve sonuçlandırır.

Boşanma davaları Türk Medeni Kanununa göre ikiye ayrılmaktadır. Bunlar: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanmadır.

Bunlardan ilki olan anlaşmalı boşanma davası: tarafların aralarında anlaşma sağlayarak Aile Mahkemesi huzurunda boşandığı dava türüdür. Boşanma protokolü ile birlikte 1 yılı doldurmuş evlilik süresi şartı aranmaktadır. Anlaşmalı boşanma davasında tarafların dava konusu olabilecek her hususta anlaşmaları şarttır. (nafaka hususu, tazminat hususu, velayet hususu vs). Tabi anlaşmalı boşanma davası sonucunda taraflar hızlı boşandığı gibi maddi yönden de daha az külfetli olmaktadır.

İkincisi ise çekişmeli boşanma davası: taraflardan biri eşini davalı göstererek vereceği dava dilekçesiyle davayı başlatmış olur. Bu dava türü anlaşmazlıklar sebebiyle daha uzun ve daha zahmetli olmaktadır. Mevcut yargı sisteminde yoğun şekilde davalar görüldüğünden yavaş ilerlemekte ve en az 1 yıl sürmektedir. Uzun ve zahmetli bir dava olması tarafları da psikolojik yönden olumsuz etkilemektedir.

Tabi bu en 1 yıl sürer dediğimizden kasıt mevcut mahkemedeki süredir. Mevcut mahkemeden çıkacak kararı taraflar bir üst mahkemeye yani Bölge Adliye Mahkemesine taşıdığında bu süre daha da uzamaktadır.

KİMSENİN AİLE HUZURUNUN BOZULMAMASI DİLEĞİYLE..

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/bosanma-davalarinin-turleri/feed/ 0
Davalar ve Avukatlara Noterden Verilen Vekaletname https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/ https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/#respond Tue, 06 Oct 2020 13:50:32 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1687

Bir kişinin diğer bir kişiyi kendi adına hareket edebilmesi için yazılı şekilde yetkilendirmesine vekâletname adı verilir. Bu vekâlet genel olabileceği gibi sınırlı da olabilir. Ayrıca süre açısından da sınırlandırabilir. Vekâletin gerekli olduğu bir takım durumlar vardır. Bunlardan birisi de kişinin avukatına vekâletname çıkartmasıdır.

Kişilerin avukat tutması için gerekli şartlardan ilki avukatla karşılıklı olarak bir sözleşme imzalaması olur. Bu aşama tamamlandıktan sonra noter aracılığıyla bir vekâletname çıkartılabilir.

Toplamda iki çeşit vekâlet bulunmaktadır. Bunlardan birisi şahsi vekâlet, diğeri de avukat vekâletidir. Avukat vekâleti eğer yurtiçinde çıkartılacaksa noter huzurunda yapılması gereken bir işlemdir. Yurtdışında bulunan vatandaşlar konsolosluk aracılığı ile bu işlemi yapabilirler. Çünkü konsolosluktan çıkartılacak vekâlet noterle aynı değeri taşımaktadır.

Kişi avukatına vekâlet vereceği zaman avukatın adı, soyadı ve T.C. kimlik numarasını belirtmesi gerekir. Bunun haricinde vekâleti verecek olan kişinin nüfus cüzdanı yeterli olacaktır. Boşanma davalarında farklı belgelere de ihtiyaç duyulmaktadır.

Vekâletin geçerli olması için kişi eğer boşanma davasında vekâlet verecekse, bunu kesinlikle notere belirtmesi gerekir. Bu belgelerin yanı sıra kişiden vesikalık fotoğraf istenecektir. Ayrıca işlemi yapabilmek için T.C. numarası yazan nüfus cüzdanı yerine varsa ehliyet kullanmak da mümkündür.

Eğer avukata bir vekâlet verilmişse, bu belge istenildiği takdirde kişi tarafından geri alınabilir. Ancak bunun için yapılması gereken işlem yine noter aracılığıyla olacaktır. Kişinin noterden bir azil belgesi düzenletmesi gerekmektedir.

Noter tarafından hazırlanmış ve tasdik edilmiş olan vekâletnameler eğer yurtiçinde kullanılacaksa başka bir onay veya işleme gerek yoktur. Eğer Türkiye’de hazırlanıp, yurtdışında kullanılacaksa ek olarak apostil işlemine gerek duyulur. Bu işlem belgenin diğer ülkelerde de geçerli olması için önemlidir. Aksi takdirde vekâletnamenin yurtdışında hiçbir hükmü olmaz.

Apostil işlemi noter tarafından vekâletname çıkartıldıktan sonra Türkiye makamları ya da yabancı konsolosluklar tarafından yapılabilir. Bu işlemi idari belgelerde vali, vali yardımcısı veya kaymakam yapabilir. Ağır ceza belgelerinin apostil işlemi ise Adli Kurul Başkanlıkları tarafından yapılmaktadır.

Vekâletnamenin yurtdışında kullanılacağı notere bildirilirse, apostil için noter tarafından hangi makama başvurulması gerektiği kişilere bildirilir.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/davalar-ve-avukatlara-noterden-verilen-vekaletname/feed/ 0
Arabuluculuk Yolu İle Çözüme Kavuşturulacak Uyuşmazlık Konuları Artıyor! https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/ https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/#respond Tue, 06 Oct 2020 09:43:33 +0000 https://www.erbassahin.av.tr/?p=1633

1. Tüketici Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Dava Şartı Haline Geldi.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’u (‘’HUAK’’)  ; üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek özel hukuk uyuşmazlıklarında, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturulabilmesinin mümkün olduğu düzenlemiştir. Bu bağlamda ; önce İş Hukuk’u uyuşmazlıkları ; sonrasında  01.01.2019 tarihi itibariyle Ticaret Hukuku’ndan doğan uyuşmazlıklarda arabuluculuk dava şartı haline gelmiştir.

Bir süredir yasalaşmasını beklediğimiz tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk kurumu ise ; 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren, 28.07.2020 tarihli 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’u ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile dava şartı haline getirilmiştir. Bu bağlamda 28.07.2020 tarihinden itibaren Tüketici Mahkemeleri’nde açılacak olan davalarda arabuluculuk kurumuna başvuru zorunludur.

2. Tüketici Uyuşmazlıklarının Arabuluculuk Yolu İle Çözümü Hangi Avantajları Sağlayacak?

Yargılama sürelerinin uzun sürmesi, yargının iş yükünün hafifletilmesi gibi temel nedenlerin yanında yargı dışı olarak sayılan ve alternatif çözüm yolu olarak adlandırılan arabuluculuk kurumu, daha ucuz daha kısa süreli ve taraflar arasındaki ilişkilerin devamını sağlayabilecek bir zemin hazırladığı için dostane ve barışçıldır.

Özellikle sosyal ve ekonomik olarak pandemi sürecinin etkilerinin önemli ölçüde hissedildiği bugünlerde yargısal faaliyetlerin bir kısmı uzun süre ertelendiği için, adliyelelerdeki ve diğer yargı mercilerindeki iş yükü fazlalaşmıştır. Bunun yanı sıra, bu sürecin içinde hem maddi hem de manevi olarak zedelenen tarafların bir de yargısal olarak içinde oldukları veya olacakları süreçlerin zorlayıcılığı taraflar açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

Tüketici uyuşmazlıklarında ise arabuluculuk sürecinin tüketiciler için tamamen ücretsiz olması ve tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücretinin ise arabuluculuk sürecinin anlaşma veya anlaşmama ile sonuçlanmasından bağımsız olarak Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olması önemli bir avantaj sağlayacaktır.

3. Tüketici Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuğun Kapsamında Neler Var?

Tüketici uyuşmazlıklarına ilişkin dava şartı arabuluculuk düzenlemesinde ; Tüketici Hakem Heyetleri’nin görevi kapsamında olan, tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından kaynaklanan uyuşmazlıklar dışında kalan ve doğrudan Tüketici Mahkemeleri’nde açılan davalar, zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır.

Ancak eğer tüketiciler, Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmadan tüketici işlemleri ile ilgili icra takibi başlatmışsa, bu takdirde açılacak olan itirazın iptali davaları rakam fark etmeksizin doğrudan Tüketici Mahkemeleri’nde davaya konu olabileceği için dava şartı arabuluculuk kapsamında yer alacaktır.

Bu bağlamda belirtmek isteriz ki tüketici uyuşmazlıklarının tanımı ve tarafları oldukça geniş bir yelpazede yer alır.

Zira Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 3. maddesinde de tüketici işlemi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir :

‘’Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi’’

diye ifade edilmiştir.

Bu geniş tanımlama dolayısıyla da Tüketici Mahkemeleri’nin iş yükü gün geçtikçe artmaktadır. İş yükünün artması da  yargılama sürelerinin uzamasına sebep olmaktadır. Tüketici Mahkemeleri’nde görülmekte olan davaların 3 ile 8 sene aralığında görülmesi söz konusudur. Arabuluculuk kurumu ile taraflar aralarındaki uyuşmazlığı 2 ile 8 hafta aralığında çözüme kavuşturabilme imkanına sahiptir.

4. Arabuluculuk Görüşmelerinde Her İki Tarafında Menfaati Gözetilecek.

Her biri ayrı bir uzmanlık konusu oluşturmaya elverişli tüketici uyuşmazlıklarının uzmanlık alanlarına göre belirlenerek dava şartı arabuluculuk yolu ile çözülmesi ise uyuşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesinin önünü açacaktır.  Bunun yanı sıra  arabuluculuk müzakere süreci yürütülürken, tarafların uzman görüşüne ihtiyaç duyması halinde arabulucu, konu ile ilgili uzmanları müzakere sürecine katma serbestisine de sahiptir.

Tüm bunların yanı sıra  arabuluculuk kurumunun en önemli özelliği  gizlilik esasının korunmasıdır. Pek çok uyuşmazlıkta söz konusu olduğu gibi tüketici uyuşmazlıklarında da gizlilik unsuru ön plandadır. Nasıl ki  ticari bir uyuşmazlıkta taraflar, aralarındaki ticari ilişkiye dair birtakım hususların gizli kalması amacıyla arabuluculuk yoluna başvuruyor ise hasta ile hekim arasında söz konusu olabilecek bir tıbbi malpraktis davasında da  gerek hastanın sırları gerekse de hekimin ve çalıştığı kurumun mesleki itibarı önem arz edecektir ve taraflar arabuluculuk kurumu ile gizlilik esası korunarak uyuşmazlıklarını çözüme kavuşturabilecektir.

Ayrıca arabuluculuk süreci yürütülürken emredici hükümlerle bağlı olunmadığı gibi taraflar kendi menfaatlerine ve ihtiyaçlarına uygun olarak başka bir çözüm yolu üretme imkanına dahi sahip olabileceklerdir. Bu aşamada taraf vekillerinin de üstleneceği roller önem arz edecektir. Bu sebeple taraf vekilleri, arabuluculuk müzakereleri yürütülürken müvekkillerinin taleplerini doğru bir şekilde masaya yatırmalı ve ayrıca arabulucu ile müzakereler sürecinde iletişim halinde kalmalıdır.

5. Tüketici Uyuşmazlıkları Bağlamında Malpraktis Davaları:

Tüketici uyuşmazlıklarının da dava şartı haline gelmesinin ardından yukarıda da belirttiğimiz üzere, Tüketici Mahkemeleri’nde görülecek olan tüm davalar dava şartı arabuluculuk kapsamındadır. Bu vesileyle özellikle sağlık hukuku alanında önem arz eden ‘’tıbbi malpraktis uyuşmazlıkları’’ da dava şartı arabuluculuk kapsamında değerlendirilecektir. Tıbbi malpraktis davalarınının konusunu  başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının belli sebepler sonucunda ortaya çıkan uygulama hatası olarak tanımlayabiliriz. İlgili davaların  büyük bir kısmı ise  Tüketici Mahkemeleri’nde görülmekte olup yukarıda da değindiğimiz sebepler dolayısıyla oldukça uzun bir yargılama süreci sonrasında çözüme kavuşmaktadır.

Ancak konu sağlık olduğunda tarafların sadece maddi değil manevi çıkarları da oldukça önemlidir ve bu tip davalarda sonuç ne olursa olsun ; bazen taraflar içsel olarak huzura kavuşamayacaktır. Bu durumda tarafların kendi çözümlerini üretme imkanı bulduğu, yüz yüze görüşebildiği, gizlilik esasının korunduğu ve bağımsız ve tarafsız arabulucular tarafından tamamen iradi olarak yürütülen arabuluculuk kurumu ile menfaatlerine daha uygun sonuçlar elde edebilecekleri aşikardır.

Özellikle içinden geçmekte olduğumuz salgın günlerinde ; Sağlık Hukuk’u açısından da uyuşmazlıkların ortaya çıkacağını öngörmekteyiz. Bu nedenle arabuluculuk yolunun sadece dava şartı olarak değil ; ihtiyari olarak da  uygulanabilmesininin söz konusu olduğunu hatırlatmak önem arz etmektedir.

6. Sonuç:

Arabuluculuk kurumu, gerek İş Hukuk’u gerekse Ticaret Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklarda dava şartı olarak yasalaşmasının ardından başarılı sonuçlar elde etmiştir ve bu başarılar her geçen gün artmaktadır. Bu vesileyle Tüketici Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklarda da, dava şartı arabuluculuk ile yukarıda belirttiğimiz esaslar çerçevesinde başarılar elde edileceğini öngörmekteyiz.

Bunun yanı sıra ; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’u (‘’HUAK’’) gereğince ; üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek her özel hukuk uyuşmazlığı halihazırda arabuluculuk yoluna uygundur. Bu sebeple ; özellikle içinde olduğumuz süreçte arabuluculuk yolunun pek çok uyuşmazlığın çözümüne çare olabileceğine de inanmaktayız.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/arabuluculuk-yolu-ile-cozume-kavusturulacak-uyusmazlik-konulari-artiyor/feed/ 0
Yargıtay, Bankaların “karşılıksızdır” İşlemi Yapmak Zorunda Olduğuna Ve “karşılıksızdır” İşlemi Yapılmayan Çekler İçin Ceza Verilemeyeceği Hükmetti https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/ https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/#respond Thu, 01 Oct 2020 08:47:48 +0000 http://wordpresstheme.net/dump/?p=927

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda sayılan (“TTK”) kambiyo senetlerinden poliçe ve bono ile çeki ayıran en önemli husus, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verilmesinin bir suç olarak düzenlenmiş olması ve bu suçun adli para cezası ve hapis cezasına varan yaptırımlara bağlanmasıdır. Buna karşın, banka tarafından çeşitli gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmaması halinde suçun failine ceza verilip verilemeyeceği hususunda, T.C. Bölge Adliye Mahkemeleri’nin muhtelif ceza daireleri tarafından farklı kararlar verilmekteydi.

Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Ceza Daireleri arasındaki içtihat farklılığının giderilmesi için uyuşmazlık konusu, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun 23.10.2019 tarihli 2019/111 sayılı kararı Yargıtay’a taşınmıştır. Uyuşmazlık konusu, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2019/35817 Esas sayılı[1] kararında (“Karar”) incelenmiş olup Karar’da aşağıdaki iki ana hususun çözümlenmesi amaçlanmış ve bu hususlar hakkında Yargıtay 19. Ceza Dairesi aşağıdaki şekilde karar vermiştir:

1. Kanuni süresi içerisinde bankaya ibraz edilmiş bir çekin banka tarafından incelenme sınırı ve ibraz anında çekin karşılığının bulunmaması halinde banka tarafından çek üzerine “karşılıksızdır” işlemi yapılmasının zorunluluğu

Karar’da “karşılıksızdır” işleminin yapılmaması halinde ceza verilip verilemeyeceği hususundan önce bankalar tarafından “karşılıksızdır” işlemi yapılmasının zorunluluğu üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda Yargıtay, kanuni ibraz süresinde ibraz edilen çekler hakkında, muhatap bankalar tarafından; “mahkemece verilen ödemeden men ve benzeri tedbir kararları olduğu”, “savcılık tarafından hesaba bloke konulduğu veya çek bedelinin ödenmesinin yasaklandığı”, “keşidecinin imzasının banka kayıtlarında mevcut imza ile uyuşmadığı” ya da “çek üzerindeki imzanın müşterinin imzasına benzemediği veya çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gibi gerekçelerle karşılıksızdır işlemi yapılıp yapılamayacağını değerlendirmiştir.

Yapılan değerlendirme neticesinde Karar’da;

  • TTK ve Çek Kanunu gereğince, muhatap bankanın; ibraz edilen çek üzerinde sadece varsa ciro silsilesinin düzenli olup olmadığı, çekin sahteliği ve tahrif edilip edilmediği hususları ile sınırlı bir inceleme yapabileceğine,
  • Yukarıda sayılı haller hariç olmak üzere hamilin talebi üzerine muhatap bankanın, Çek Kanunu’nun 3. maddesi çerçevesinde karşılığı olmayan çeke “karşılıksızdır” işlemi yapmak zorunda olduğuna,
  • Muhatap bankanın, kendisine ibraz edilen çeki düzenleyenin imzası üzerinde sadece ıslak bir imza olup olmadığına dair bir inceleme yapabileceği, bunun dışında “çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olmadığı” veya “çek üzerindeki imzanın belirsiz olduğu” gibi gerekçelerle, karşılığı olan bir çeki ödemekten veya karşılığı olmayan çek hakkında “karşılıksızdır” işlemi yapma zorunluluğundan imtina edemeyeceğine,
  • Aynı şekilde çek üzerinde yargı organlarınca verilen tedbir kararı olması durumunda da yargı organlarının çek üzerinde “karşılıksızdır” işlemi yapılmaması yönünde karar veremeyeceğinden muhatap bankanın bu hallerde de “karşılıksızdır” işlemi yapmak zorunda olduğunu, ancak bankanın kanuni veya kazai bir sebeple ödeme yapılmadığını çek üzerine şerh düşebileceğine,
  • Bu açıklamalara aykırı olarak muhatap bankanın, hamilin ibraz ettiği ve kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çek üzerinde karşılıksızdır işlemini yapmaması halinde, bu işlemi yapmayan banka görevlisinin, şikayet üzerine Çek Kanunu’nun 7/(4). maddesi gereğince bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağına

hükmedilmiştir.

Özetle, bankalar; kendisine ibraz edilen çekler üzerine “karşılıksızdır” işlemi yaparken çekte yer alan imzayı incelemeyeceği gibi sahtelik, tahrifat ya da ciro silsilesindeki kopukluk halleri hariç çek “karşılıksızdır” işlemi yapmaktan imtina edemezler ve buna aykırı olarak bu işlemi yapmayan banka görevlisinin, Çek Kanunu’nun 7/(4). maddesi gereğince bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilebilir.

2. Bankanın herhangi bir nedenle “karşılıksızdır” işlemi yapmaması durumunda “karşılıksızdır işlemine sebebiyet verme” suçundan ceza verilip verilemeyeceği

Karar’da; Çek Kanunu’nun 5/(1). maddesinde düzenlenen “çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunun işlenmesi için maddi unsur olan fiilin, çekin karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme yönündeki davranış olduğu, 5941 sayılı Kanun’un 3. maddesi çerçevesinde, muhatap banka ve alacaklı tarafından birlikte yapılacak “karşılıksızdır” işleminin, suç oluşturan fiilin neticesini oluşturduğu değerlendirilmiştir.

Bu nedenle, Karar’da “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunda, “karşılıksızdır” işlemi suç oluşturan fiilin neticesi olarak kabul edildiğinden çek üzerinde Çek Kanun’un 3. maddesindeki usule uygun olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan açılan kamu davalarında, sanık hakkında “beraat” hükmü verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

SONUÇ

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin bahsi geçen kararı uyarınca; (i) çekin kanuni süresinde yetkili hamil tarafından bankaya ibrazında, muhatap banka tarafından çek üzerinde yapılacak inceleme, TTK ve Çek Kanunu’nda yazılı hususlarla sınırlı olması; (ii) muhatap banka tarafından çek hesabında yeterli karşılık varsa, çek bedelinin hamile ödenmesi ve (iii) çek hesabında yeterli karşılık bulunmuyorsa, bu durumda yetkili hamilin talebi üzerine çekin arkasına yazılmak suretiyle “karşılıksızdır” işlemi yapılması zorunlu olup bu işlemleri yapmayan banka görevlisi hakkında Çek Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca şikayette bulunulabilir. Bununla birlikte, banka tarafından ileri sürülen değişik gerekçelerle “karşılıksızdır” işlemi yapılmamışsa, çek hesabında yeterli karşılığı bulundurmakla yükümlü kişinin “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçundan dolayı cezalandırılmasının mümkün değildir.

]]>
https://www.erbassahin.av.tr/yargitay-bankalarin-karsiliksizdir-islemi-yapmak-zorunda-olduguna-ve-karsiliksizdir-islemi-yapilmayan-cekler-icin-ceza-verilemeyecegi-hukmetti/feed/ 0